published on
Güney Afrika’nın Cape Town kentindeki Yüksek Mahkeme binası, 7-18 Kasım 2022 tarihleri arasında çok önemli bir davaya
ev sahipliği yaptı. Irkçı Apartheid rejimi döneminde, 123 günlük tutukluluk ve işkence sürecinin ardından, 27 Eylül 1969’da
katledilen İmam Abdullah Harun’un dosyası yeniden incelemeye alındı. Yargıç Daniel Mafeleu Thulare’nin -kendisi siyahî
olduğundan, üstlendiği vazife ayrıca anlamlıydı- başkanlığındaki iki haftalık duruşma maratonunda İmam Harun’un aile
fertlerinin yanı sıra, hadiseye herhangi bir şekilde müdâhil olmuş bazı isimlerin şahitlikleri dinlendi. Mahkeme salonuna
ayrıca İmam’ın cansız bedeninde tespit edilen çürük, kırık ve yaraların işaretlendiği gerçek boyutta mankenler de
yerleştirildi.
Mahkeme heyetinin karşısına ilk önce, İmam Abdullah Harun’un üç çocuğundan en büyüğü, Şâmile Şems Hanım (d.
1950) çıktı. Babası gözaltına alındığı sırada -28 Mayıs 1969- üniversite öğrenimi için İngiltere’nin başkenti Londra’da
bulunan Şâmile Hanım, özellikle yetişme çağlarına dair detaylı bir manzara çizdi. Babasının kendisini tam bir Müslüman
hanımefendi olarak büyüttüğünü, küçük yaştan itibaren çok tatlı bir üslupla tesettürü telkin ettiğini, çevresindeki herkesin
sevdiği örnek bir babanın evladı olmanın getirdiği sorumlulukları etkili bir üslupla anlattı. İmam’ın ömrü boyunca pazartesi-
perşembe oruçlarını hiç kaçırmadığını da vurgulayan Şâmile Hanım, Müslüman karakterinin bütün vasıflarını babasında
gördüğünü kaydetti.
Aile adına sonraki şahitliği, İmam Harun’un tek oğlu ve ortanca çocuğu Prof. Dr. Muhammed Harun (d. 1956) yaptı.
Henüz 13 yaşındayken, babasının kaybı üzerine ailenin sorumluluğunu üstlenmek durumunda kalan Muhammed Bey,
yaptığı uzun konuşmada annesi Halime Sadan’ın dul bir kadın olarak çocukları için göğüslediği zorlukları misallerle
anlattı. Muhammed Bey, Barney Desai ile Cardiff Marney’in “İmam’ın Öldürülüşü” adlı kitabında, babasının
nezarethanede gördüğü işkencelerin tasvir edildiği sayfaları okuyamadığını söylediğinde, salonda çok sayıda insanın
gözleri dolmuştu.
İmam Harun’un küçük kızı ve en küçük çocuğu Fâtıma Harun-Masoet (d. 1963), aileden kürsüye en son çıkan isimdi.
Apartheid rejimi babasını kendisinden kopardığında henüz 6 yaşında olan Fâtıma Hanım, kâğıt çıktısı 9 sayfa tutan
konuşmasında duygularını oldukça dokunaklı biçimde ifade etti. 2019’da vefat eden annesi Halime Hanım’la birlikte bir
ömür geçiren ve hayatını babası İmam Harun’u dünyaya anlatmaya adayan Fâtıma Hanım, Güney Afrika Cumhuriyeti
yönetimine bazı somut tekliflerde de bulundu: 1) Babamın katliyle ilgili 1970 tarihli ilk soruşturma geçersiz sayılmalı ve
orada yer alan “Merdivenden düşüp öldü” şeklindeki ‘hukukî yalan’ ortadan kaldırılmalıdır, 2) Babamın ölümünde dahli
bulunan herkes “suçlu” ilân edilmeli ve bugün yaşayan yakınlarının devletten almaya devam ettiği emekli maaşları ve
diğer ödemeler kesilmelidir, 3) Katiller ifşa edilmeli ve tarih kitaplarında isimleri açıkça anılmalıdır...
İmam Abdullah Harun’un cesedini hücresinde bulan ve karakol yönetimini haberdar eden -emekli- polis Johannes
Burger’in ifadesi, haliyle tüm duruşma ve ifade maratonunun en ilginç anlarını teşkil etti. Aynı zamanda o dönemki polis
memurları içinde hayatta kalan tek kişi olan Burger, özetle “İmam’ın hapsedildiği hücrenin kapısını açıp kapatmaktan
başka bir işim yoktu. Öldüğü gün, normalde spor hareketi için hücreden çıkmayı adet haline getirdiği halde, dışarı çıkmak
istememişti. Vücudundaki işkence izlerini ve kırıkları bilmiyordum” dedi.
- Genre
- News & Politics